14.06.2016
Herkes çılgınlar gibi dans ediyordu.
Valse yapan çiftler, viskiler, stilettolar, çiçekler, piyano ve saksafona inat kravati kafasina denk getirmeye çalışanlar, fiestalar, soguk çaylar, kadife eldivenler, jazz müzik, ve sayamadığım onlars detay.
Bunalmıştım. Slim sigaramdan bi' tane alıp portföyümü umarsızca kokteyl bankosunda bırakarak viskimle birlikte terasa yol aldım. Soğuk havadan iki, sigaramdan bir nefes...
Kolonlardan "hold on!" diye bağıran tom waits'e inat beynimde yankılanan
(bkz: sizde mi partiden sıkıldınız ahah) sesleri dinmiyordu. Viskimi iki buçuk yudumda beynime yollayıp (böyle durumlarda midemden önceki durağı beynim olur) gözlerimi açtım. İnsanlar çift çift...
Gariplik var.. Papyonlarla papyonlar eşlesmiş, stilettolarla stilettolar. Ahh tanrıça içmeyecektin o kadar. Olacak iş mi simdi.
Uzaktan yaklaşan birini görüyorum, diğer papyonlu beyi bırakıp bana doğru yol alıyor.
-tanrıça?
+evet.
-teklifiniz hala geçerli mi?
Hangi teklif diyecek oluyorum. Anımsamıyorum.
-sanmıyorum.
Dememle beynimde şimşekler çakıyor.
Neyse o soğuk puslu terasın tek kaybedeni olarak kalıyorum. O güzel papyonlar o güzel fiestalara binip gidiyorlar. O stilettolar jettalara binip gidiyorlar.
Tom'la biz baş başa kalıyoruz.
"İjelim" diyorum.
Drunk on the moon diyor.
"Boşuna sevmedim seni" diyorum.
Gülüyoruz...